Çocuk şiirleri

Çocuk şiirleri kısa sayfamızda, amatör ve ünlü şairlerden çocuklarla ilgili şiirleri bulabilirsiniz.

Çocuklar Şiiri

Çocuklar ölebilir yarın,
Hem de ne sıtmadan ne kuşpalazından.
Düşerek de değil kuyulara filân;
Çocuklar ölebilir yarın,
Çocuklar sakallı askerler gibi ölebilir yarın,
Çocuklar ölebilir yarın atom bulutlarının ışığında,
Ne bir santim kemik, ne bir damla kan.
Çocuklar ölebilir yarın atom bulutlarının ışığında.
Arkalarında bir avuç kül bile değil.
Arkalarında gölgelerinden başka bir şey bırakmadan.

Nazım Hikmet

Bayrağım Şiiri

Atalarım gökten yere.
İndirmişler ay yıldızı.
Bir buluta sarmışlar ki.
Rengi şafaktan kırmızı.

Onun ateş kırmızısı.
Ne gelincik, ne gülden.
Türk oğlunun öz kanıdır.
Ona bu al rengi veren.

Ay yıldızı, gökyüzünün.
Ayla yıldızından yüksek.
Türk’ün alın yazısıdır.
Türk’tür onu yüceltecek.

Vazifemdir bayrağımı.
Üstün tutmak her bayraktan.
Can veririm kan dökerim.
Vazgeçemem ben bu haktan.

Hasan Ali YÜCEL

Ana Sevgisi Şiiri

Sıcağın sinmiş bana.
Seni severim ana.
Sensin bana kan veren.
Sensin bana can veren.

Küçükken yudum yudum.
Sütlerinle uyudum.
Kulağıma ninniler.
Neler söyledin neler.

Beni büyüttün ana.
Beni yürüttün ana.
Göremeyince seni.
Kucaklarım gölgeni.

İlgili Makaleler

Mehmet Necati ÖNGAY

Anneme Verdiğim Söz Şiiri

Ben güzel olacağım.
Taşıyacağım hep.
Akan suların güzelliğini.

Ben iyi olacağım.
Ellerim açılacak gece gündüz.
Bir bitki iyiliğinde.

Ben doğru olacağım.
Gökten düşen taş gibi.
Doğru.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Tilki İle Leylek Şiiri

Tilki hocanın iyiliği tutmuş bir gün
Hacı leyleği yemeğe buyur etmiş
– Ama, demiş tilki, bizde misafir
Umduğunu değil bulduğunu yer.
Meğer tilkinin cimrisi hepsinden betermiş
Bir çorba çıkarmış topu topu
O da sulu mu sulu
Hem nerden getirse beğenirsiniz? Tabakta.
Leylek gagasıyla uğraşadursun
Tilki bitirmiş hepsini bir solukta.
Leylek kızmış, ama çekmiş sineye.
Bir zaman sonra
O da tilkiyi buyur etmiş yemeğe.
– Hay hay, demiş tilki, nasıl gelmem?
Ben dostlara naz etmesini sevmem.
Tam saatinde gelmiş.
Leyleğe türlü diller dökmüş.
Şu güzel bu güzel,
Hele yemeğin kokusu
Gel iştahım gel!
Gerçi tilkilerin iştahı
Pek nazlı değilmiş ama
Et kokusu başka şeymiş.
– Kuşbaşı galiba, demiş
Bayılırmış etin böylesine
Hele kıvamında pişmişine.
Derken yemek sofraya gelmiş,
Gelmiş ama nasıl?
Kokusunu al, eti arada bul!
Dar boğazlı upuzun bir çömlek içinde
Tam leyleğin gagasına göre
Tilki burnunu burgu etse nafile.
Kısmış kuyruğunu evine dönmüş.
Aç kaldığına mı yansın
Bir kuşa rezil olduğuna mı?
El alemi aldatanlar
Bu masal size:
Bir gün sizi de sokarlar
Kurduğunuz kafese.

LA FONTAINE
Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu

Ağustos Böceği İle Karınca Şiiri

Karıncayı tanırsınız.
Minimini bir hayvandır.
Fakat gayet çalışkandır.
Gayet tutumludur, yalnız.
Pek hodgamdır, bu bir kusur.
Hodgam olan zalim olur.

Bir gün ağustos böceği.
Tembel tembel ötüp durmak.
Neticesi aç kalarak.
Karıncadan göreceği.
Bürudete bakmaz, gider.
Bir lokma şey rica eder.
Der ki: – Acıyınız bize.
Çoluk çocuk evde açız.
İanenize muhtacız.
Karınca bir yüreksize.
Layık huşunetle sorar:
– Aç mısınız? Ya o kadar.
Uzun, güzel günler oldu.
O günlerde ne yaptınız?
Böcek inler: – Açız, açız.
Bakın benzim nasıl soldu.
O günlerde gülen, öten.
Sazla, sözle eğlenen ben.
Bugün bakın ne haldeyim!
Vallah açız, billah açız,
Halimize acıyınız!
Karınca eğlenir: – Beyim,
Şimdi de raks edin, ne var?
‘Yazın çalan kışın oynar.’

LA FONTAINE

Uyarlayan : Tevfik Fikret

Kırlangıç ve Küçük Kuşlar Şiiri

Bir kırlangıç dünyayı geze dolaşa.
Çok şeyler öğrenmiş.
Atalarımız ne demiş:
“Bir şeyler kalır çok görenin kafasında.”
Bizim kırlangıç önceden bilirmiş.
Büyük küçük bütün fırtınaları,
Gemiciler ondan alırmış haberi.
Bir gün bir yerde kırlangıç bakmış,
Tarlasına, sıram sıram.
Kenevir tohumu ekiyor köylünün biri.
Kırlangıç çağırmış küçük kuşları,
– Bakın, demiş, sizin kuyunuzu kazıyor bu adam.
Bana göre hava hoş, çeker giderim burdan,
Ama korkarım sizin haliniz duman.
Şu elin savurduğu tohumlar yok mu,
Başınıza örülen birer çoraptır sizin,
Her attığı tohum bininizin öksesi,
Benden size söylemesi.
Günü gelip kenevir sicim oldu mu?
Seyreyleyin size kurulacak dolapları.
Ya ölüm, ya zindan gayri sizlere:
Kiminize kafes, kiminize tencere.
Onun için gelin, dinleyin beni,
Yiyin şu tohumların hepsini.
Yaz günü kırlangıcı kim dinler,
Küçük kuşlar diledikleri yemi yemişler.
Kenevir başlamış büyümeye yeşil yeşil.
Kırlangıç bir kez daha uyarmak istemiş.
Dünyadan habersiz küçük kuşları:
– Koparın, demiş, bir bir koparın.
Bu kötü tohumdan çıkan yapracıkları.
Onla büyüdü mü kendinizi yok bilin.
Kuşlar kırlangıca kızmış,
– Aman ne şom ağızlısın, demişler.
Hem sonra kaç bin kuş ister.
Bütün o filizleri yolmak için?
Kenevir büyüdükçe büyümüş,
Kırlangıç, kuşları bir kez daha uyarmış:
– Bakın, demiş, işler kötü,
Kötü tohum yurdunuzda aldı yürüdü.
Bugüne dek inanmadınız bana, peki,
Ama bir gün baktınız ki insanoğlu,
Buğdayları büyüyedursun tarlada,
Vakit bulmuş kuş avlamaya şurda burda,
Kurmuş ağlarını dağda bayırda,
Siz küçük kuşları avlamak için.
Ya hiç çıkmayın yuvanızdan,
Ya da göç edin başka yere:
Ördek, turna ne yapıyorsa.
Siz de onlar gibi yapın.
Ama siz küçüksünüz, doğru,
Geçemezsiniz bizim gibi çölleri, denizleri.
Size göre iş değil yeni dünyalar aramak.
Yapabileceğiniz tek şey bence
Duvar deliklerine saklanmak olacak.
Kuşçağızlar yorulmuşlar kırlangıcı dinlemekten,
Başlamışlar cıvıl cıvıl ötüşüp durmaya.
Tıpkı Troyalılar gibi, zavallı Kassandra.
Başlarına geleceği haber verirken.
Onlara olan bizimkilere de olmuş.
Nice kafesler kuşlarla dolmuş.
Hep böyle kendi bildiğimizi okuruz yalnız.
Bela başımıza gelmedikçe inanmayız.

LA FONTAINE
Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu

Masalların Masalı Şiiri

Su başında durmuşuz çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize, çınarla bana.
Su başında durmuşuz çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor çınarla benim bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize çınara, bana, bir de kediye.
Su başında durmuşuz çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.

Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek güneş kalacak, sonra o da gidecek.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Su serin, çınar ulu, ben şiir yazıyorum, kedi uyukluyor,
Güneş sıcak, çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize ,
Çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze…

Nazım Hikmet RAN

Çocuklarıma Şiiri

Diyelim ıslık çalacaksın, ıslık.
Sen ıslık çalınca
Ne ıslık çalıyor diye şaşacak herkes.
Kimse çalamamalı senin gibi güzel.

Örneğin kıyıya çarpan dalgaları sayacaksın,
Senden önce kimse saymamış olmalı.
Senin saydığın gibi doğru ve güzel.
Hem dalgaları, hem saymasını severek.

De ki sinek avlıyorsun, sinek.
En usta sinek avcısı olmalısın.
Dünya sinek avcıları örgütünde yerin başta,
Örgüt yoksa seninle başlamalı.

Diyelim zindana düştün, bir ip al.
Görmediğin yıldızları diz ipe bir bir.
Sonra yıldızlardan kolyeyi.
Düşlemindeki sevgilinin boynuna geçir.

Say ki hiçbir işin yok da düşünüyorsun.
Düşün düşünebildiğince üç boyutlu.
Amma da düşünüyor diye şaşsın dünya.
Sanki senden önce düşünen hiç olmamış.

Dalga mı geçiyor, düşler mi kuruyorsun.
Öyle sonsuz, sınırsız düşler kur ki çocuğum.
Düşlerini som somut görüp şaşsınlar.
Böyle bir dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler.

Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum.
Derlerse ki bu işler bir şeye yaramaz.
De ki bütün işe yarayanlar.
İşe yaramaz sanılanlardan çıkar.

Aziz NESİN

Köy Öğretmenleri Şiiri

Yurdumuz uçsuz bucaksız.
Gökte yıldız kadar köylerimiz var.
Ama uzak, ama harap, ama garipsi.
Alın benim gönlümden de o kadar.

Uçsuz bucaksız köylerimizde kuşlar gibi.
Her sabah çocuklar size uçar.
Ama küçük, ama büyüyen, ama güleç.
Alın benim gönlümden de o kadar.

Siz kara göklerin yıldızları.
Işıtın yurdumuzu sabaha kadar.
Ama düşe kalka, ama yiğit, ama umutlu.
Alın benim gönlümden de o kadar.

Cahit KÜLEBİ

Küçük Asker Şiiri

Küçük asker, silah elde.
Kahramanca ilerliyor.
Karşısında bütün belde.
“Kahramanım, yaşa!” diyor.

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden hizmet ister.

Vatan için çeker emek.
Herkes; bu borcu herkesin.
Vatan demek ninen demek,
Sen nineni sevmez misin?

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden şefkat ister.

Vatan senden hayat umar,
Sen yaşarsan o canlanır;
Vatan için ölmek de var,
Fakat borcun yaşamaktır.

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden kuvvet ister.

Minimini omuzların.
Taşıyacak yarın tüfek;
Tüfek değil, vatan yarın.
O omuza yüklenecek.

Küçük asker, küçük asker!
Vatan senden gayret ister.

Küçük asker dinle bunu:
Sakın boşa silah atma;
Kılıcını, kurşununu.
Haksızlığa karşı sakla.

Küçük asker, küçük asker!
Hak da senden kuvvet ister.

Tevfik FİKRET

Kitabım Şiiri

Kitap en iyi arkadaş.
Bana neyi sorsam söyler.
Ne anlatsam en sonunda.
Çalış, iyi, doğru ol der.
Geceleri uyumaz o.
Beni kaldırır erkenden.
Okulum kadar güzeldir.
Kitabı çok severim ben.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Sağlık Şiiri

Mevsime göre giyin,
Hiç üşütme kendini.
Zamanında aşı ol,
Sık sık yıka elini.

Yüreğini rahat tut,
Her şeyi dert edinme.
Olumsuzluğu unut,
Önemlidir beslenme.

Kızartma, yağlı, acı,
Sağlığı bozmaktadır.
Sebze, meyve baş tacı,
Süt en doğal gıdadır…

Beytullah HATOĞLU

Kış Şiiri

Bembeyaz oldu ortalık.
Kışın da başka tadı var.
Hava bir parça karanlık.
Her yanda buz tutmuş sular.

Gel biz de şöyle kocaman.
Bir kardan adam yapalım.
Eğer düşmekten korkmazsan.
Buzun üstünde kayalım.

Vasfi Mahir KOCATÜRK

Ay Dede Ay Anne Şiiri

Ay dedenin paltosunu kim giydirir anne?
Gözlüğünü, bastonunu,
Kim bulup verir eline,
Yıldızlar mı verir?
Yıldızlar ay dedenin,
Torunları mı anne?

Ay dedenin yemeğini,
Kim pişirir anne?
Kim yıkar çamaşırını,
Aynene mi yıkar anne?
Güneş ateş mi yakar,
Bulutlar su mu döker eline?

Aynenenin evi nerde,
Gökte mi oturur yerde mi?
Niye görünmez bize,
Aynene öldü mü yoksa?
Göğe mi gömdüler onu,
Yere mi anne?

Ali YÜCEL

İlkbahar Şiiri

Yağmur geçti kar geçti.
Soğuk rüzgarlar geçti.
Güneşli bahçelerden.
Güzel çocuklar geçti.

Meliyor kuzucuklar.
Seviniyor çocuklar.
Ağaçlar dallar taktı.
Bin bir renkli boncuklar.

Taze hayattır bahar.
Ne çok ışık renk saçar.
Gezdirin eğlendirin.
Gürbüz olsun yavrular.

Rüzgarlar ese ese.
Hayat verir herkese.
Civciv bile kapanmaz.
İlkbaharda kümese.

Aka GÜNDÜZ

Ekmek Şiiri

Çiftçi sürer tarlayı.
Sonra eker buğdayı.
Boy verir azar azar.
Saplar gittikçe uzar.
Başaklar olgunlaşır.
İçleri dolgunlaşır.

Yazın artınca sıcak.
Sararır her bir başak.
Biçerler ekinleri.
Şenlenir harman yeri.
Olup bitince harman.
Ayrılır buğday saptan.

Güzel kokulu ekmek.
Olmaz seni sevmemek.
Sensin yemeklere baş.
Her yemeğe arkadaş.

Hasan Ali YÜCEL

Serçe Kuşu Şiiri

Bu sabah bahçede karşıma.
Küçük bir serçe kuşu geldi;
Havuzun taşına kondu,
Bir içti, bir doğruldu,
Nasıl da korkuyordu.

Sen hiç korkma serçe kuşu,
Suyunu rahat rahat iç,
Sıhhat afiyetle uç,
İnsanoğlu çeşit çeşit.
Beş parmağın beşi bir mi?

Necati CUMALI

Sincap Şiiri

Kuşlar uçar,
Şu ağacın tepesinde,
Var bir sincap,
Ceviz kırar, yemek arar.

Her gün göremem ki,
Saklar onu,
Anne yapraklar.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Dere Şiiri

Nerden alır suyunu,
Kardan mı, yağmurdan mı?
Şu nazlı dereciğin
Yatağı çamurdan mı?

Bilmez durup dinlenmek.
Kış, yaz demeyip akar.
Ovanın her yerini
Sular ile o yıkar.

Haz duyar ağaçlardan
Serinlik döküldükçe.
Hayat saçar her yana
Kıvrılıp büküldükçe.

Duyulur türkülerin
En coşkunu sesinden.
Ferah veren bir hava
Yayılır nefesinden.

Durma gez, dolaş yurdu
Ak dere, berrak dere!
Gezdiğin topraklara
Bolluklar bırak dere!

Hasan Ali YÜCEL

Kurallara Uyarım Şiiri

Dişlerimi fırçalar.
Akşam erken yatarım,
Erken kalkınca sabah.
Yorgunluğu atarım.

“Günaydın anne” derim.
Açtığımda gözümü.
Lavaboya giderek.
Yıkıyorum yüzümü.

Yumurta, süt, peynir bal.
Kahvaltıda yiyorum,
Giysilerimi giyip.
Okula gidiyorum.

Öğretmenimi üzmem.
Sözlerini dinlerim,
Dostluk kurar herkesle.
Arkadaşlık ederim.

İsmail MALATYA

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

55 Yorum

  1. Utanma gardaşım sıkılma öyle ,
    Soyunla sopunla iftahar eyle
    Gönülden yürekten her zaman söyle
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’
    Her fırsatta söylüyordu Atatürk.
    Güven derdi çalış derdi ,öğün Türk.
    Son nefesini verinceye değin Türk.
    ‘NEMUTLU TÜRKÜM DİYENE’
    Öğünmek yaraşır büyük millete,
    FATİH ten YAVUZ dan daha da ö…te
    Gururla söylerdi ATİLLA METE.
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’
    Gelme oyunlara,düşme ağlara,
    Destanlar yazdım de bütün çağlara
    Yaz kumsala yüce dağlara,
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’
    Oku tarihini kendini tanı
    SALTUK BUĞRA HAN’ı, KÜRŞATatanı
    İşte bu ruh kurataracak vatanı
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’
    Değil ayıp,bir kabahat hiç değil,
    Kimse engel olamaz bu bir suç değil,
    Tam zamanı şimdi söyle geç değil,
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’
    İSMAİL MALATYA

    özgü
    24 Mart 2010 – 16:47
    bazı şeyler benim kitabımda da var

  2. hmmm teşekkür etmek ben bu site işşim sağlamak(ben yabancı olmak)

  3. iğrenç bir sitre dere şiirleri yok bulsaydım superdi ama berbat bir site

  4. benim de bir şiirim var ben yazdım
    ANNECİM
    GÜNEŞ OL ISIT BENİ
    YAĞMUR OL ISLAT BENİ
    IŞIK SAÇ BİLGİLERLE BENİ
    AMA ASLA KÖTÜ EĞİTME ANNECİĞİM
    BİLGİ VERİR YANLIŞ YAPMASSIN
    KOLLARINA ALIR ACITMASSIN
    BENİ HEP ISITIRSIN
    ANNECİĞİM;

  5. benim de bir şiirim var kendim yazdım
    ANNECİM
    GÜNEŞ OL ISIT BENİ
    YAĞMUR OL ISLAT BENİ
    IŞIK SAÇ BİLGİLERLE BENİ
    AMA ASLA KÖTÜ EĞİTME ANNECİĞİM
    BİLGİ VERİR YANLIŞ YAPMASSIN
    KOLLARINA ALIR ACITMASSIN
    BENİ HEP ISITIRSIN
    ANNECİĞİM

  6. ŞİİR BAHÇESİ ATATÜRK VE CUMHURİYET KONUK ŞAİRLER BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR SİVAS’I ÖZLEDİM xxx ŞİİRSEL AKIŞ

    BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR

    TOPRAK KONUŞUYOR

    Ne olur kesmeyiniz
    Şu yemyeşil ağaçları
    Kökleri bizi tutar
    Bırakmaz sellere
    Serinletir sizleri
    Hem de çevreyi süsler
    Ferahlatan dalları
    Ben varsam ağaç da var
    Ağaç varsa ben varım
    Toprak konuşmaz aslında
    Dile geldi duygularım.

    İSMAİL MALATYA

    NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

    Utanma gardaşım sıkılma öyle ,
    Soyunla sopunla iftahar eyle
    Gönülden yürekten her zaman söyle
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’

    Her fırsatta söylüyordu Atatürk.
    Güven derdi çalış derdi ,öğün Türk.
    Son nefesini verinceye değin Türk.
    ‘NEMUTLU TÜRKÜM DİYENE’

    Öğünmek yaraşır büyük millete,
    FATİH ten YAVUZ dan daha da ö…te
    Gururla söylerdi ATİLLA METE.
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’

    Gelme oyunlara,düşme ağlara,
    Destanlar yazdım de bütün çağlara
    Yaz kumsala yüce dağlara,
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’

    Oku tarihini kendini tanı
    SALTUK BUĞRA HAN’ı, KÜRŞATatanı
    İşte bu ruh kurataracak vatanı
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’

    Değil ayıp,bir kabahat hiç değil,
    Kimse engel olamaz bu bir suç değil,
    Tam zamanı şimdi söyle geç değil,
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’

    İSMAİL MALATYA

    GÜLMEYEN ADAM

    Otuz altı sene boşa mı geçti,
    Enginarı bile bilmeyen adam?
    Atını alan Üsküdar’ı geçti,
    Ey asık suratlı,gülmeyen adam.

    İSMAİL MALATYA

    ATATÜRK ÇOCUKLARI SEVERDİ

    Atatürk çocukları
    Herkesten çok severdi,
    Onlara bayramların
    En güzelini verdi.

    Yalnız çocuklara mı?
    Ülkeme neler vermiş,
    Yurdun geleceğini
    Türk çocuğunda görmüş.

    Çocuklar aydınlanır
    Onun her bir sözünden,
    Borçlarını öderler
    Yürüyerek izinden.

    İSMAİL MALATYA

    ARKADAŞLIK KURALIM

    Benim adım Yasemin
    Arkadaşlık kuralım,
    Kendimizi tanıtıp
    Birazcık konuşalım.

    Bu yıl bire başladım
    Tam yedi oldu yaşım,
    Okulluyum artık ben
    Tertemiz üstüm başım.

    Haydi kalk,gel yanıma
    Birlikte oturalım,
    İstersen teneffüste
    Bir de oyun kuralım.

    Tabi neden olmasın
    Ben de Ömer Beyaztaş,
    Hem aynı sınıftayız
    Olalım biz arkadaş.

    İSMAİL MALATYA

    İSTANBUL

    Boğazın iki yanı
    Açık hava müzesi,
    Sembolün olmuş senin
    Güzelim Kız Kulesi.

    Camiler,kiliseler
    Dizilmişler yan yana,
    Hoşgörü örneğini
    Sergilersin cihana.

    Bizans’ı,Osmanlı’yı
    Derin derin solurum,
    Topkapı Sarayı’nda
    Ben kendimi bulurum.

    Güzelliğin daima
    Herkesçe görmüş kabul,
    Ömrüme kattın ömür
    Benim canım İstanbul.

    İSMAİL MALATYA

    AĞRI DAĞI

    Tektaş yüzük gibi göz kamaştırır
    Başında bulunan kar Ağrı Dağı,
    Sanki gelinlerin duvağı olmuş
    Köpük köpük bulutlar Ağrı Dağı.

    Bütün dağlara tepeden bakarsın
    Türüm türüm reyhan,kekik kokarsın,
    Ayrılanı hasretinle yakarsın
    Kim demiş,benzerin var Ağrı Dağı.

    İSMAİL MALATYA

    ÇALIŞINCA OLUYOR

    Tüm güçler bir noktada
    Buluşunca oluyor,
    Yapamam deme sakın
    Çalışınca oluyor.

    Çalışmak zor gelmesin
    Alışınca oluyor,
    Planlı,prgramlı
    Çalışınca oluyor.

    İSMAİL MALATYA

    ANADOLU ÇOCUĞU

    Alimleri,mürşitleri,
    Evliyaları,yiğitleri,
    Mevlanaları,Yunusları,
    Kültürü ile zengin Anadolu’nun
    Mütevazi bir kasabasında
    Törelerine bağlı bir ailenin
    Tekne kazıntısı evladı olarak
    Hıçkıra hıçkıra geldim dünyaya,
    Her Anadolu çocuğu gibi.

    Her Anadolu çocuğu gibi,
    Ben de höllüklere belendim
    Toprağın sıcaklığını,
    Damarlarımdaki kanda,
    İliklerimin her zerresinde
    Titreyerek hissettim.

    Benim de pantolonum yamalı,
    Ayakkabılarım lastikti.

    Şekillendirilmiş petrol ürünü
    Oyuncakları bilmezdim ben;
    Ağlayan bebekleri,
    Ateş alan silahları.

    Şeker pancarının kökündendi,
    Benim arabam,trenim.
    Katar katar dizerdim onları
    Dünyalar olurdu benim.
    Çamurdandı bütün oyuncaklarım,
    Kendim şekillendirirdim onları,
    Bütün hünerlerimi sergilerdim,
    Oyun arkadaşlarıma.

    Yumurta satıp aldım kalemimi,
    Her Anadolu çocuğu gibi;
    Bir bakraç yoğurt sattım
    Kitap için,defter için.

    Yattığımda şükrederdim Allah’a;
    Anadolu’nun elektriksiz,okulsuz,
    Hatta susuz,yolsuz…
    Kırsalında doğanlardan daha şanslı olduğum için
    Okuluma gidip geliyordum;aslanlar gibi.
    Yavan yemek de yesem,
    Yamalı da gezsem
    Aç değildim,çıplak değildim.
    İlim deryasından içiyordum yudum yudum.

    Geceleri huzurlu uyuyordum
    Aferin aldığım zaman,
    Pekiyi aldığım zaman,
    Öğretmen başımı okşadığı zaman.

    Yaz tatillerinde yardım ederdim babama;
    Tarlada,
    Harmanda.
    Akşama kadar çeker dururdum
    Gavur ölüsü gibi tırmığı
    On dönümlük yamaç tarlada.
    Her yanım tutmaz olurdu,
    Akşam eve geldiğimde
    Kıvrılırdım hemen bir köşeye.

    Sabah kalkardım;
    Yine dinç,
    Yine çakı gibi,
    Yine arslan gibi,
    Her Anadolu çocuğu gibi.

    Hayvanat bahçem,evimizin bahçesi,
    Oyun alanım,harman,
    Lunaparkım orman,
    Yüzme havuzum ırmaktı.

    Her şeyim doğaldı benim;
    Her şeyim,
    Beşiğim doğaldı,
    Kaşığım doğaldı,
    Karekterim doğaldı,
    Aşığım doğaldı,
    Her Anadolu çocuğu gibi.

    İSMAİL MALATYA

    ÇİÇEKLER DALINDA GÜZEL

    Elbet yar elinde güzel
    Dökünce yolunda güzel,
    Yalvarırım koparmayın
    Çiçekler dalında güzel.

    Dert ortağın sazın gibi
    Oğlun gibi,kızın gibi,
    Onlara bak gözün gibi
    Çiçekler dalında güzel.

    Bakmakla hiç doyulur mu?
    Yazık günah kıyılır mı?
    Vazolara koyulur mu?
    Çiçekler dalında güzel.

    Bakın nasıl gülüyorlar,
    Sanki dile geliyorlar,
    Koparınca ölüyorlar
    Çiçekler dalında güzel.

    İSMAİL MALATYA

    ZEYNEP’İN HAYALİ

    Zeynep büyüdüğünde
    Yazar olmak isterdi,
    Birazcık büyüyünce
    İyice karar verdi.

    Lunaparkta,kırlarda
    Çocukları düşledi,
    Güzel güzel şiirler
    Öykülerle başladı.

    Zeynep çocuklar için
    Masal ve roman yazar,
    Hayaline kavuştu
    Oldu artık bir yazar.

    İyi ki bizim Zeynep
    Güzel hayaller kurdu,
    Hayalleri olmayan
    Yükseltemez bu yurdu.

    İSMAİL MALATYA

    CİMCİME LEYLEK

    Sonbahar geldiğinde
    Göklere kanat açtım
    Hem gece hem de gündüz
    Haftalar boyu uçtum
    Ne dağlar,ne ovalar
    Ne denizleri aştım
    Beni dünyalar kadar
    Seversiniz bilirim
    Üzülmeyin çocuklar
    İlkbaharda gelirim
    Güzel mutlu günlerin
    Müjdesini veririm
    Ben de sizsiz yapamam
    Duramam sonsuza dek
    Bilmez misiniz benim
    Adım Cimcime Leylek.

    İSMAİL MALATYA

    SARIŞIN AYŞE

    Yeşil yeşil gözlerim
    Sarı sarı saçları,
    “Sarışın Ayşe”diyor
    Bana arkadaşlarım.

    Ayakkabılarım da
    Gözlerim gibi yeşil,
    Yanaklarım kırmızı
    Açmış sanki birer gül.

    Yakası mavi olan
    Kırmızı elbisem var,
    Bileğimde boncuklar
    Ne güzel duruyorlar.

    İSMAİL MALATYA

    GÜNEŞ’E BAK

    Başını kaldır Neşe
    Güneş’e bak Güneş’e,
    Ne güzel gülümsüyor
    Saçıyor bize neşe.

    Altından taç takıyor
    Kral gibi bakıyor,
    Sanki dört bir yanından
    Işık seli akıyor.

    İSMAİL MALATYA

    MESLEKLER

    Benim adım Cimcime Sena;
    Ben sekreter olacağım
    Genel müdürün yanında,
    Aksatmadan yapacağım
    Bütün işleri anında.
    Yaptırırım her gün bakım,
    Hem güzelim hem de şıkım.

    Ben ise Afacan Mehmet;
    Bir futbolcu olacağım
    Süper goller atacağım,
    Sezon sona erdiğinde
    Gol kralı olacağım.
    İdmana çıkarım her gün,
    Cimbom’da oynarım bir gün.

    İSMAİL MALATYA

    SAAT

    Uzun olan yelkovan
    Kısası ise akrep,
    Yorulmaz onlar asla
    Kadranda dönerler hep.

    Ona bakar gideriz
    Eve,okula,işe,
    Herkes alışmış artık
    Bu düzenli gidişe.

    Saatleri bellidir
    Yenir üç öğün yemek,
    Günü iyi kullanmak
    Bilgi,başarı demek.

    İsmail MALATYA

    ÇOCUKLUK OYUNLARI

    Hendekten Karagöl’e
    Balıklama atlardık,
    Çal’ın eteklerinden
    Sarı çiğdem toplardık.

    Oklarla nişan alıp
    Ağaçlara saplardık,
    Alınan puanları
    Sonunda hesaplardık.

    Yorulmayı bilmezdik
    Olsa da karnımız aç,
    Dört Dombalak oynardık
    Çevirirdik hep topaç.

    Uzun Eşek oynarken
    Ağrırdı hep belimiz,
    Kim Vurdu? nun sonunda
    Kızarırdı elimiz.

    İsmail MALATYA

    MARTILARLA DANS

    Ortaköy’de gezerken
    Huzurla dolar içim,
    Büyüsü sarar beni
    Bilseniz hem ne biçim.

    Adalar,Boğaz,Haliç
    Küçükçekmece Gölü,
    İstanbul baştan başa
    Olmuş sevgi sembolü.

    Güverteye konarlar
    Uçarlar,kur yaparlar,
    Ekmeğin parçasını
    Ta havada kaparlar.

    Harem’den Sirkeci’ye
    Her gün martılarla dans,
    Ömür katar insana
    Her saniyesi avans.

    İsmail MALATYA

    ŞEMSİYEM

    Açtığımda üstümde
    Bir mantar gibi durur,
    Yağmurlardan,doludan
    Beni karlardan korur.

    Şemsiyem kış boyunca
    Olur bana arkadaş,
    Yürürüm ıslanmadan
    Olmaz üstüm başım yaş.

    İsmailMALATYA

    ALİCAN

    Alican sağlığının
    Kıymetini biliyor,
    Ne kadar besin varsa
    Ayrım yapmadan yiyor.

    “Düzenli beslenelim
    Can boğazdan geliyor,
    Unutmayın sporu
    Sürekli yapın”diyor.

    Alican çok sağlıklı
    Çok güçlü,hastalanmaz,
    Yüzü sürekli güler
    Okuldan geri kalmaz.

    İsmailMALATYA

    CANIM ÖĞRETMENİM

    Annem,babam ve sensin
    Beni şekillendiren,
    Beni sevgiyle saran
    Bana kol kanat geren.

    Beni aydınlatırsın
    Bilgi,sevgi verirsin,
    Gelecek ellerinde
    İleriyi görürsün.

    Seni çok seviyorum
    Her şeyimsin canımsın,
    Yüreğimin içinde
    Canımdan da yakınsın.

    İsmail MALATYA

    ÖZGÜRÜM BEN ÖZGÜRÜM

    İnsanlar yüzyıllarca
    Durmaksızın çalıştı,
    Sonunda özgürlüğe
    Haklarına kavuştu.

    Atatürk ulusunun
    Ezildiğini gördü,
    Cumhuriyetle bize
    Sayısız haklar verdi.

    En birinci sırada
    Yaşama hakkı gelir,
    Çağdaş insan hakkını
    Özgürlüğünü bilir.

    İnancımda,vicdanda
    Ve düşüncemde hürüm,
    Haykırırım durmadan
    “Özgürüm ben,özgürüm.”

    İSMAİL MALATYA

    KORKUSUZ KANGAL

    Köpeklerin hepsinden
    İri Korkusuz Kangal,
    Sanki ailemizden
    Biri Korkusuz Kangal.

    En küçük tehlikeyi
    Sezer Korkusuz Kangal,
    Sabaha dek bahçede
    Gezer Korkusuz Kangal.

    Uçan,kaçan ne varsa
    Görür Korkusuz Kangal,
    Her tavrı ile güven
    Verir Korkusuz Kangal.

    Bakışımızdan bizi
    Anlar Korkusuz Kangal,
    Bize yaşatır güzel
    Anlar Korkusuz Kangal.

    İSMAİL MALATYA

    SEVİYORUZ ATATÜRK’Ü

    “Anneni mi,babanı mı
    Hangisini seviyorsun?
    Abini mi,ablanı mı?”
    Diyerek hep soruyorsun.

    Bir an tereddüt etmeden
    Hemencecik söylüyorum:
    “Her sevginin yeri ayrı
    Hepsini de seviyorum.”

    Hepimizin yüreğinde
    Dillerimizde türkü,
    Sevgilerin en üstünü
    Çok sevmektir Atatürk’ü.

    İSMAİL MALATYA

    CENNET SİVAS’IM

    Sivas’;tan çıktım,şehir şehir dolaştım
    Gönlümü hiçbirine veremedim ben,
    Ha babam,derken son şehre ulaştım
    Sivas’tan güzelini göremedim ben.

    Zemherisi,ayazı,buzu çağırır
    Çamuru,toprağı,tozu çağırır,
    Kalemliği,kilimi,sazı çağırır
    Kalbimden sevdasını silemedim ben.

    “Olmaz”dedim;Marmaris’e,Efes’e
    Bülbül lanet etmiş,altın kafese,
    Cennet gelir,memleketi herkese
    Postumu yad ellere seremedim ben.

    Dört mevsim kar vardır dağlarında,taşında
    Soğuklar bastırıyor,ta eylülün başında,
    Donulur,dışarı çıkılmaz kara kışında
    Bu aşka bir anlam veremedim ben.

    İSMAİL MALATYA

    DİŞLEK TAVŞAN

    Önde var iki dişi
    Paytak paytak gelişi,
    Maskaralıktır işi
    Benim dişlek tavşanım.

    Herşeyden çok seviyor
    Durmadan havuç yiyor,
    Dişlek dişlek gülüyor
    Benim dişlek tavşanım.

    Kavga nedir bilmez pek
    Kaçar görünce köpek,
    Tüyleri sanki ipek
    Benim dişlek tavşanım.

    İsmail MALATYA

    DOSTLUK APARTMANI

    Oturanlar özeldi
    Dostluk Apartmanı’nda,
    Her gün ayrı güzeldi
    Dostluk Apartmanı’nda.

    İki nesil yaşlandı
    Neler neler yaşandı,
    Bize dostluk aşlandı
    Dostluk Apartmanı’nda.

    Balkona dolaşıklar
    Ne hoştu sarmaşıklar,
    Kamelyada ışıklar
    Dostluk Apartmanı’nda.

    Komşuluklar olurdu
    Ne dostluklar kuruldu,
    Gönlüm huzur bulurdu
    Dostluk Apartmanı’nda.

    İSMAİL MALATYA

  7. öle deme öykü kötü ama o kadar da değilll çok abartınn

  8. çok kötü bi site hiç gzl bişi yokkkkk sevgi ile ilgili şiir arıom yok barışla arıom yok çocukla arıom yokk yokk

  9. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

    Utanma gardaşım sıkılma öyle ,
    Soyunla sopunla iftahar eyle
    Gönülden yürekten her zaman söyle
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’

    Her fırsatta söylüyordu Atatürk.
    Güven derdi çalış derdi ,öğün Türk.
    Son nefesini verinceye değin Türk.
    ‘NEMUTLU TÜRKÜM DİYENE’

    Öğünmek yaraşır büyük millete,
    FATİH ten YAVUZ dan daha da ö…te
    Gururla söylerdi ATİLLA METE.
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’

    Gelme oyunlara,düşme ağlara,
    Destanlar yazdım de bütün çağlara
    Yaz kumsala yüce dağlara,
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’

    Oku tarihini kendini tanı
    SALTUK BUĞRA HAN’ı, KÜRŞATatanı
    İşte bu ruh kurataracak vatanı
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’

    Değil ayıp,bir kabahat hiç değil,
    Kimse engel olamaz bu bir suç değil,
    Tam zamanı şimdi söyle geç değil,
    ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’

    İSMAİL MALATYA

  10. Bir Yer Düşünüyorum

    Bir yer düşünüyorum, yemyeşil,
    Bilmem, neresinde yurdun.
    Bir ev günlük güneşlik
    Çiçekler içinde memnun

    Bahçe kapısına varmadan daha,
    Baygın kokusu ıhlamurun
    Gölgesinde bir sıra, der gibi:
    -Oturun!

    Haydi çocuklar, haydi,
    Salıncakları kurun!
    Başka dallarsa, eğilmiş:
    -Yemişlerimizden buyurun!

    Rüzgâr esmez, konuşur:
    Uçurtmalar uçun, çamaşırlar kuruyun.
    Mesut olun, yaşayan,
    Ana baba evlat torun

    Ziya Osman SABA

    Çok Güzel Bir Şiir

  11. Gökyüzü Haritası

    Bana bak ölümsüz ruhum
    Ben ölürsem, kulağında olsun,
    Sakın sen gökyüzüne çıkma
    Büyükayı, Küçükayı,
    Akrep, yılan, çıyan,
    Öküz, boğa…
    Hepsi yukarda.

    Hiç sırası değil, sakın ha!

    Melih Cevdet ANDAY

  12. YÜCE ATATÜRK

    Atam , yüce atam,
    Gözlerdesin,kalplerdesin
    Yüce Atam dağ gibi sağlamsın.
    Dillerde destansın.

    Minicik çocukları yüreğinde taşırsın,
    Minicik çocuklarda seni yüreğinde taşır.
    Yüceydin dahada yüceldin o zaman.
    Teşekkürler atam bu yurt için

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir