Dertli şiirleri

En güzel dertli şiirler kısa sayfamızda, amatör ve ünlü şairlerden bu konu ile ilgili şiirleri bulabilirsiniz.
Bana Olan Cefa Senden Değildir
Bana olan cefa senden değildir
 Benim kendi bahtım kara sevdiğim
 Sana meyil vermek benden değildir
 Gönül düştü nedir çare sevdiğim
Bir gonca almışım cemal bağından
 Bülbül-veş yad oldum gül budağından
 Müjgan oklarından hasret dağından
 Ciğerciğim pare pare sevdiğim
Sen gibi canana kurban olursam
 Terk-i vücud terk-i cihan olursam
 Bir gün de çeşmimden nihan olursam
 Garip Dertli diye ara sevdiğim
Bahar Seli Gibi Dağlar Başında
Bahar seli gibi dağlar başında
 Gör nice duruldum nice bulandım
 Bir dârüşşifâdan boşanmış gibi
 Sürüyüp zinciri hayli dolandım
Ömrüm helâk ettim dehrin peşinde
 Yüz bin çile vardır her bir işinde
 Hicran ocağında aşk ateşinde
 Ciğer-kebâb oldum gör nice yandım
Gâhi sâil gibi düştüm yollarda
 Gâh Mecnun kıyafet gezdim çöllerde
 Bir kısmet cem’ine gurbet illerde
 Çok meşekkat çektim çok yuvarlandım
Bıktım o sofunun ibadetinden
 Geçtim o tekkenin kerametinden
 Usandım mürşidin icazetinden
 Çile-i felekten bezdim usandım
Himmeti bu imiş bize pirlerin
 Hizmetini ettim nice mirlerin
 Hayli müsellemin çok vezirlerin
 Sâyesinde bir Dertlilik kazandım
Minnet Eyledikçe Aksine Döner
Minnet eyledikçe aksine döner
 Etmiyelim çarh-ı devrana minnet
 Geceler muhabbet şem’ası yanar
 Hacet değil mah-ı tabana minnet
Ezberden okuduk aşk kitabını
 Anladık sofunun her sevabını
 Saki sundu bize hayat abını
 Kalmamıştır ab-ı hayvana minnet
Mü’minler işine münafık şaşa
 Münkirler başını ko vursun taşa
 Kanaat tacını geyince başa
 Ne sultana minnet ne hana minnet
Erenler bezmine girmez namahrem
 Bu yolda baş veren olurmuş mahrem
 Dost derdinden buldu derdine merhem
 Dertli etmez gayri dermana minnet
Ne Kadar Dertliyim Bilsen Haberin Var Mı?
Ne gün geçiyor ve ne de umutlar tükeniyor
 Heran ufuklar bir bir ruhumu kuşatarak sineme şevki nihal ilave ediyor
 Düşlerim mecalsiz kalıyor, yıllar bir bir yalnızlığıma alay ederek gülüp geçiyor
 Arzularım soluyor, susuzluk ne büyük bir sızıymış nehrin kenarında aciz bırakıyor
Hasretin şehrine muhtaç hali melalim
 Umudun firkatine abad oldu şimdi sessiz ahvalim, kimsesizdir mecalim
 Düşüncelerime pranga vuruyor fırakın şadı, yorgun bıraktı dalsız çınarı, umut hani
 Gün biter, geceler ruhumun çırpınışlarına neler söyler, kalmadı bak o hevesi ekber
Ne müthiş sarsıldı, sanki bir can kalmadı
 Verilen sözler birer nazarlık olarak anılarımda taçlandı, şimdi ne manası kaldı
 Oysa farkı fark ettiren irfanı idrak ve inşirah bak kalbim için çok uzaklarda kaldı
 Hülyaları karanlıklar kuşattı, kanatsız kuşlar söyle nasıl bir umutla uçacaklardı
Nerdesin, bilmem ki nasıl bir hal içinde nefeslenirsin
 Dil şad olunca kederlenir misin, edebin sahnesinde seyreden bir manayı değer misin?
 Name yazılmaz oldu, adres bilinmeyince yollar mahzun kaldı, yürek nasıl dayandı
 Neyleyim ki bu dert benim, bahtım için tahsim edilmiş bir nimetim, kime ne deyim?
Sessizliğime çekilirim, boynumu bükerek o anı beklerim
 Bir sevda masalı olacakmış demek ki diyerek içlenir, bu elemimi ummana dökerim
 Bir hali fakir olarak sükut içinde kimi zikrederim, hicranın esininde hüzünlenirim
 Ey hak diyerek kalbimin sahibine yönelirim, nasibin taksimini ben nerden bilirim?
Mustafa CİLASUN
Dertli Şiir
Çaldıkça sazım inlesin.
 Dertli olan beni dinlesin.
 Böyle zalim bir insanı.
 Rabbim kimseye vermesin.
Dertlerden büküldü belim.
 Diyemem kimseye halim.
 Başımdaki öyle zalim.
 Allah (cc) kimseye vermesin.
Sevdim gönlümü bağladım.
 Ateşte yürek dağladım.
 Yirmi beş yıldır ağladım.
 Rabbim kimseye vermesin.
Uyusa öldü sanarım.
 Bilirim boşa yanarım.
 Kor ateşim zor sönerim.
 Rabbim kimseye vermesin.
Dertlerle boğuşup durdum.
 Düzelir diye hayal kurdum.
 Sadece kendimi yordum.
 Rabbim kimseye vermesin.
Azrail’le pazarlık ettim.
 Hastane köşelerinde yattım.
 Ben ömrümü helak ettim.
 Rabbim kimseye vermesin.
Emine Çerçi
Dertler
Hey Güneş
 Yine batıyorsun umutlarım gibi
 Yine gidiyorsun yarınlarım gibi
 Sen sabah yine doğacaksın
 Yine gökyüzünde olacaksın
 Ve ben yine sabah kalkacağım
 Dertlerimle baş başa kalacağım
 Ve biliyorum ki
 Yine onlarla boğuşacağım
Sâkiyâ Camında Nedir Bu Esrar
Sâkiyâ camında nedir bu esrar
 Kıldı bir katresi mestâne beni
 Şarâb-ı lâlinde ne keyfiyet var
 Söyletir efsane efsane beni
Ref’et nikâbını ey vech-i enver
 Zulmette gönlümüz olsun münevver
 Şarâb-ı lâlinin lezzeti dilber
 Gezdirir meyhane meyhane beni
Âşıkın çok belâ gelir başına
 Tahammül gerektir adû taşına
 Şem-i ruhsârına, aşk ateşine
 Yanmakta seyretsin pervane beni
Bakmazlar Dertli’ye algındır deyi
 Hakikat bahrine dalgındır deyi
 Bir saçı Leylâ’ya Mecnun’dur deyi
Tahir’le Zühre Meselesi
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
 Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
 Bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte
 Yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
 Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
 Meselâ denerken damarlarında bir serumu
 Ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
 Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
 Ama o bunun farkında değildir
 Ayrılmak istemezsin dünyadan
 Ama o senden ayrılacak
 Yani sen elmayı seviyorsun diye
Neler mi İstiyorum? Şiiri
Neler mi istiyorum uyanınca her sabah
 Ne bahardan bir neşe, ne de yazdan bir çiçek
 Siyah, siyah çok siyah kadife kadar siyah
 Bir saçın buklesini bana kim getirecek
Neler mi istiyorum gurbette akşamlardan
 Ne rüzgardan bir buse, ne de bir pembe kelebek
 Derin, derin çok derin, ufuklar kadar derin
 Bir çift gözün rengini bana kim getirecek
Victor Hugo
Güller
Güllerin ağladığı bir saat vardır hani
 Büyür o saatte yalnızlığı bahçelerin
 Düşer korkusu kalbe yaklaşan gecelerin
 Bir dev uzatır gökten o çirkin ellerini
 Güllerin ağladığı bir saat vardır hani
Her şey o saatlerde merhametsiz ve soğuk
 Gitgide uzaklaşır batan güneşle sesin
 Bir bakarım ki benden en uzak çizgidesin
 Başlar geceye doğru upuzun bir yolculuk
 Her şey o saatlerde merhametsiz ve soğuk
Yavaş Yavaş Ölürler
Yavaş yavaş ölürler seyahat etmeyenler,
 Yavaş yavaş ölürler okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
 Vicdanlarında hoşgörmeyi barındırmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler,
 İzzetinefislerini yıkanlar
 Hiçbir zaman yardım istemeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
 Alışkanlıklara esir olanlar, her gün aynı yolları yürüyenler,
 Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
 Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
 Veya bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
 İhtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,
 tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar
Yavaş yavaş ölürler
 Aşkta veya işte bedbaht
 
