Yaşama Sevinci İle İlgili Şiirler
Bu sayfada
- Yaşamak Ne Güzel Şey – Nazım Hikmet
- Yaşamak – Orhan Veli Kanık
- Rabbim Bir Gök Verdin ki Bizlere – Fazıl Hüsnü Dağlarca
- Gün Eksilmesin Penceremden – Cahit Sıtkı Tarancı
- Yaşama Sevinci – Orhan Afacan
- Çok Güzel Şey – Melih Cevdet Anday
- Yaşama Sevinci – Ali Rıza Atasoy
- Eylül Sabahının Serinliğini – Ataol Behramoğlu
- Bahar ve Biz – Bedri Rahmi Eyüboğlu
- Yaşamaya Dair – Nazım Hikmet
- Masa Da Masaymış Ha – Edip Cansever
- Bir Çift Bülbül Geldi Kondu Çimene – Karacaoğlan
En güzel yaşama sevinci ile ilgili şiirler kısa sayfamızda, amatör ve ünlü şairlerden bu konu ile ilgili şiirleri bulabilirsiniz. İşte yaşama sevinci anlatan şiirler:
Yaşamak Ne Güzel Şey – Nazım Hikmet
Yaşamak ne güzel şey
Anlayarak, bir usta, kitap gibi
Bir sevda şarkısı gibi
Bir çocuk gibi şaşarak yaşamak…
Yaşamak birer birer ve hep beraber
İpekli bir kumaş dokur gibi
Hep bir ağızdan sevinçli sevinçli bir destan okur gibi.
Yaşamak – Orhan Veli Kanık
Biliyorum, kolay değil yaşamak,
Gönül verip türkü söylemek yar üstüne;
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
Gündüzleri gün ışığında ısınmak;
Şöyle bir fırsat bulup yarım gün,
Yan gelebilmek Çamlıca tepesine…
-Bin türlü mavi akar Boğaz\’dan-
Her şeyi unutabilmek maviler içinde.
Biliyorum, kolay değil yaşamak;
Ama işte
Bir ölünün hâlâ yatağı sıcak,
Birinin saati işliyor kolunda.
Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
Ölmek de değil;
Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.
Rabbim Bir Gök Verdin ki Bizlere – Fazıl Hüsnü Dağlarca
Rabbim bir gök verdin ki bizlere
Rahatlanır kalbimiz her an yeniliğin
O kadar sade, aydınlık, sonsuz,
O kadar kendiliğinden.
Rabbim bir gök verdin ki bizlere,
Anlamaz sadakatini düşünceler.
Bunca yıl bizi memnun etti,
Daha da eder.
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Gün Eksilmesin Penceremden – Cahit Sıtkı Tarancı
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Yaşama Sevinci – Orhan Afacan
Benimde ışığım var milyonların içinde
Yıldız gibi parıldar uzaklara her gece.
Abajur, avize yok öyle kendi halinde
Aydınlatır dünyamı gönlümde hayalimce.
Ne acım yansır dışa, nede perişanlığım.
Tüketemez ömrümü karamsar bir düşünce.
Devam eder coşkuyla hayata bağımlığım
Etrafımda ışıklar bir yanıp, bir sönünce.
Orhan Afacan
Çok Güzel Şey – Melih Cevdet Anday
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.
Yaşama Sevinci – Ali Rıza Atasoy
Bugün uzanıyorsam,
Bir ağaç gölgesinde,
Oltamı atıyorsam denize,
Yaşamak güzel demektir.
Gökyüzüne uzanıyorsa ellerim,
Yıldızları tutmak için.
Her şey bizler için kardeşlerim,
Her şey insanca yaşamak için.
Ali Rıza Atasoy
Eylül Sabahının Serinliğini – Ataol Behramoğlu
Eylül sabahının serinliğini,
Yaprakların serinliğini
Ciğerlerime dolduruyorum.
Sessizlik ve serinlik
Birleşiyor
Yıkanmış güvercinler
Ve çok uzakta bir tren sesi.
Her zaman yeniden başlamak duygusu
Doğuyor içimde
Her uyanışımda.
Düşmanlarımı bağışlıyorum,
Daha çok seviyorum dostlarımı
Her uyanışımda.
Eylül sabahının serinliğini,
Yaprakların serinliğini
Yüreğime dolduruyorum.
Bahar ve Biz – Bedri Rahmi Eyüboğlu
Yılda bir kere çıldırır ağaçlar sevincinden
Rabbim ne güzel çıldırır.
Yılda bir kere uzatır avuçlarını yaprak;
Sevincinden titreyerek.
Yılda bir kere kendini verir toprak
Yılda bir kere yarılır bahçeler hazdan
Rabbim ne güzel yarılır.
Biz de bir kere sevinebilseydik.
Çiçek açmış ağaçlar gibi çıldırasıya.
Kim bilir belki bir gün sulh olunca
Biz de deliler gibi seviniriz,
Ağaçları ve baharı taklit ederiz
Renkli bez parçalarıyla donatırız şehri
Renkli ampuller asarız pencerelerden
Kim bilir belki bir gün sulh olunca
Biz de çatır çatır çatlarız bin bir yerimizden
Ağaçlar gibi.
Yaşamaya Dair – Nazım Hikmet
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
Masa Da Masaymış Ha – Edip Cansever
Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu.
Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.
Bir Çift Bülbül Geldi Kondu Çimene – Karacaoğlan
Bir çift bülbül geldi kondu çimene,
Başı yeşil, ayakları kırmızı.
Bal akıyor lisanından, lebinden,
Al yanaklar elma gibi kırmızı.
Benim yârim hem sultandır, hem handır,
Tatlı canım o güzele kurbandır.
İnci değil, sedef değil, mercandır,
Ak kolunda kol bağısı kırmızı.
Bahçemize üç gül diktim, biterse,
Şakıyıp dalında bülbül öterse,
Benim vadem senden evvel yeterse,
Mezarıma çift taş dikin kırmızı.
Üç yıl oldu şu dağları aşalı,
Beş yıl oldu kız sevdana düşeli.
Kalk gidelim, bizim oda döşeli,
Döşemesi baştan başa kırmızı.
Karacaoğlan der ki: Otur yanıma,
Sana gelen kaza tatlı canıma.
Beni öldür, bas ellerin kanıma,
Desinler ki, on parmağı kırmızı.
Karacaoğlan