Öğretmenler Günü ile ilgili Hikayeler

24 Kasım Öğretmenler Günü ile ilgili Hikayeler

Öğretmenler günü hikayeleri paylaşacağımız bu sayfamızda sizde öğretmenler günü ile ilgili hikayeler okul öncesi yazılarınız varsa aşağıdaki yorum bölümünden paylaşabilir diğer arkadaşlarınız da okumasına yardımcı olabilirsiniz.

Buyurun Öğretmenler Günü ile ilgili Kısa Hikayeler ve Örnekleri

Çocukları çok sevdim hikayesi

Bir profesör, sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini Baltimore şehrinin kenar mahallelerine göndermiş ve o bölgede yasayan 200 erkek çocuğunun durumlarını araştırmalarını ve her bir çocuğun geleceği hakkında bir değerlendirme yapmalarını istemişti.

Öğrenciler hemen hepsi bu çocukların gelecekte hiçbir şanslarının olmadığını dile getirmişlerdi.
Bundan tam yirmi beş yıl sonra bir başka sosyoloji profesörü tesadüfen bu çalışmayı buldu ve öğrencilerinden bu projeyi www.nazlim.net sürdürmelerini ve ayni çocuklara ne olduğunu araştırmalarını istedi. Öğrenciler, o bölgeden taşınan ya da ölen 20 çocuk dışındaki 180 çocuktan 176′sinin olağanüstü bir basari gösterip, avukat, doktor ya da işadamı olduklarını ortaya çıkardılar.

Profesör çok etkilenmişti ve bu konuyu izlemeye karar verdi. Birer yetişkin olan o çocukların hepsi o bölgede yasadıkları için, her biriyle buluşma sansı oldu.
“O koşullarda nasıl bu kadar başarılı oldunuz?” sorusuna verdikleri cevap hep ayniydi:
“Mahalle okulunda bir öğretmenimiz vardı. Onun sayesinde.”
Profesör, bu öğretmeni çok merak etmişti. Hala hayatta olduğunu öğrendiği yaşlı öğretmenin izini bulması zor olmadı. Kendisini ziyaret etmek için evine kadar gitti. Karşısında yılların yüzüne eklediği kırışıklıklara rağmen hala dinç duran bir yaşlı kadın buldu. Merakla yaşlı kadına bu çocukları kenar mahallelerden kurtarıp, basarili birer yetişkin olmalarını sağlamak için kullandığı sihirli formülün ne olduğunu sordu.
Yaşlı öğretmenin gözleri parladı ve dudaklarının kenarında bir gülümseme belirdi:
“Çok basit” dedi,
“Ben o çocukları çok sevdim.”

——-

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Yarın öğretmenler günü anneciğim, öğretmenime şiir okuyum süpriz yapmak istiyorum, dedi ayça.
Çok güzel düşünmüşsün kızım, öğretmeniniz sizin için faydalı bilgileri öğretiyor, sizin başarılı olmanız içn çalışıyor, hem de sizi çok seviyor. Eminim öğretmenin de çok mutlu olacaktır dedi annesi.
Sana öğretmenimin bana öğrettiği bir şiir vardı, onu öğretebilirim dedi annesi.

Seninde öğretmenin varmıydı anne? diye sordu ayça.

Tabii kızım, ben de senin yaşındayken okula gidiyordum. Elif adında güler yüzlü bir öğretmenim vardı, onu çok severdim. Hatta geçenlerde pazara www.nazlim.net giderken öğretmenime rastladım, çok şaşırdım. Bizim evin yakınlarında bir eve taşınmış, çok sevindim. yarın ben de bahçemizdeki çiçeklerden toplayıp, öğretmenime ziyaret edeceğim, öğretmenler gününü kutlayacağım.

Bende öğretmenime çiçek götürmek istiyorum anneciğim, dedi ayça.
Tamam kızım, bahçemizdeki çiçeklerden toplar güzel birer demet yaparız, dedi annesi.
Annesiyle beraber şiiri bir kaç kez tekrarladılar.

GÜLER YÜZLÜ İYİ KALPLİ
BENİM CANIM ÖĞRETMENİM.
ÖĞRETTİKLERİNİ HİÇ UNUTMAM,
SEVGİNİ KALBİMDE SAKLARIM.

Ayça şiiri kısa sürede öğrendi.
Çiçekleride sabah toplarız dedi annesi. Sabah olduğunda ayça çok heyecanlıydı, annesiyle çiçekleri toplayıp güzel bir demet yaptılar. Ayça servise binerken hala şiirini tekrarlıyordu. Sınıfa girer girmez hemen öğretmeninin yanına giti, elini öptü ve “Öğretmenler gününüz kutlu olsun öğretmenim, sizi çok seviyorum.” dedi, çiçekleri verdi, şiirini de hiç şaşırmadan okudu. Öğretmeni çok mutlu oldu. Ayça’ ya sarıldı ve “Teşekkür ederim ayçacığım” dedi. Arkadaşları da şiirini çok güzel okuduğu için onu alkışladılar. Ayça eve döndüğünde çok mutluydu. Annesine:
Şiirimi öğretmenim çok beğendi anneciğim, dedi. Annesi:
Aferin güzel kızım, haydi bakalım şimdi benim öğretmenime gidiyoruz, dedi.
Elif öğretmen onları karşısında görünce çok şaşırdı. Ayça annesiyle beraber elif öğretmene çiçekleri verip, öğretmenler gününü kutladı. Ayça şiirini elif öğretmenede okudu. Elif öğretmen çok duygulandı, teşekkür etti.
Bugün çok mutlu oldum; her zaman gelirseniz çok sevinirim dedi.
Eve döndüklerinde ayça neşeliydi babası da gelmişti. Bugün yaşadıklarını babasına da anlattı.
Babacığım geçen gün bana büyüyünce ne olmak istiyorsun diye sormuştun ya, ben şimdi ne olmak istediğimi biliyorum, dedi.
Söyle bakalım güzel kızım, büyüyünce ne olmak istiyorsun? dedi babası.
ÖĞRETMEN olmak istiyorum, diye cevapladı Ayça

—–

Öğretmenler Günü Hediyesi

Emekli olduğum o günden beri her eylül ve her Öğretmenler Günü hüzün veriyor bana. Okulların açıldığı ya da açılacağı ile ilgili bir şey duymak istemem. Ben olmayacağım artık okulda, sınıfta. Çocuk sesleri çınlamayacak kulaklarımda. 24 Kasımda da hiç kalkmak istemem yatağımdan. Benim günümü kutlamak için şiir okuyacak öğrencilerim yok artık.

İşte böyle hüzün dolu bir kasım sabahı istemeyerek kalktım yatağımdan. Sanki kalkmamı bekliyormuş telefon. Durmadan çalmaya başladı. Kimler aramadı ki…Annem, kardeşlerim, yeğenlerim. En önemlisi öğrencilerim. Kimi bir meslek sahibi, evli; kimisi üniversite öğrencisi. Kimi baba ya da anne. Hepsinin ortak hitap şekli ‘ÖĞRETMENİM’. Öyle mutlu etti ki bu telefon görüşmeleri beni, ağladım. Güzel dileklerle kutladılar günümü.
‘İşte en güzel hediye bu, hatırlanmak’ derken telefonum yeniden çaldı. Sıcacık bir ses ‘öğretmenim’ dedi. Öyle tanıdık ve öyle candan geliyordu ki ses, durdum tanımaya çalıştım ama ben tanıyamadan ses kendini tanıttı: ‘Öğretmenim ben Gülay, hani…’ cümlenin devamını dinleyemedim bile; yıllar öncesi canlandı gözlerimin önünde.

Küçük bir kasaba, sırtını çam ağaçlarıyla dolu bir tepeye dayamış. Tepenin eteğinde eski, dökük bir okul. Okulun bahçesinde koşuşan öğrenciler. İşte siyah önlüklü o öğrenciler arasında şu örgülü saçlı, hep aynı köşede duran kız öğrenci ‘Gülay’.

Esmer, ufak tefek ama oldukça zeki bir öğrenciydi. Sessiz, vakar duruşlu, sorulmadan cevap vermeyen Gülay okumaya çok hevesliydi. Ödevlerini özenle yapar, derslerine düzenli olarak hazırlanıp gelirdi okula. Ailesi zor günler yaşıyordu o yıllarda. Babası yıllarca çalıştığı fabrikadan çıkarılmıştı. Annesi başkalarına halı dokuyor, beslediği ineklerin sütünü, yoğurdunu, yağını satıp üç beş kuruş kazanmaya çalışıyordu. Bu zor günlerde babası ağır bir hastalığa yakalandı. Ve teşhis maalesef acıydı, kanser…Herksin duyduğunda hayatı kararan bu hastalık onların ocağına da düşmüştü.

Gülay okulunu bitirdiği yaz babası vefat etti. Ben onu teselli bile edemedim. Tam o günlerde tayinim çıktı. Veda etmeye gittiğimde mutlaka okumasını öğütledim, nasıl okuyacağını düşünmeden. Ayrılmak çok zor oldu. Babasının acısına benim yokluğumu da eklemiş güzel kızım. Ben birkaç kez aradım. Sonra ulaşamadım, kendi dertlerim arasında unuttum belki de Gülay’ı. Aklıma gelmiyor değildi ama iletişim kopmuştu bir şekilde. Bir ara evlendiğini duydum, üzüldüm. Evlendiyse okuyamadı demekti.

Yıllar sonra bir telefonla bana kendini tekrar hatırlattı. Okuyamamış. Evlenmiş. İki kızı varmış. İçimi rahatlatan yalnızca mutlu olması ve eşinin onu rahat yaşatmaya çalışması oldu.

Yine aradan birkaç yıl geçti. Geçenlerde 24 Kasımda çıktı karşıma, telefonla olsa da.
‘Büyük kızım okula başladı, öğretmenim ‘dedi heyecanla, sesinde sevinç belirtileri vardı. Devam etti konuşmaya, ‘Size bir öğretmenler günü hazırladım, artık sizinle aynı yerde yaşıyorum, buraya taşındık. Ve size çok ihtiyacım var. Çünkü ben de okul başladım. 6. sınıfım, sınavlarıma hazırlanıyorum.’ Sözleri bittiğinde o da, ben de ağlıyorduk. Her şeye rağmen okuma isteğini kaybetmemiş. Direnmiş çevresine, yakınlarına ama başarmış. Gözyaşları arasında kutladım onu, gurur duyduğumu söyledim ve en yakın zamanda görüşmek üzere kapattık telefonu.

Hayatımın en güzel ‘öğretmenler günü’ hediyesi oldu, Gülay’ın beni arayıp bulması ve kızıyla birlikte okula başlaması. Şimdi 32 yaşında ve 6. sınıf öğrencisi. Onun bu azmi ve okuma sevgisi bana ‘hiçbir şey için geç olmadığını ‘ gösterdi.

Çok teşekkür ederim güzel kızım, hediyemi çok sevdim.

Exit mobile version