İbretlik Şiirler

İbretlik şiirler sayfamızda ünlü ve amatör şairler tarafından yazılmış en güzel ibretlik şiirleri kısa olarak bulabilirsiniz.

Pişmanım anam bırakmıyorlar şiiri

Pişmanım anam doğduğum güne
Mutlu olmak hakkım olsa bıle
Bir zalim düşürdü beni bu hale
Pişmanım anam bırakmıyorlar

İstermiydim soğukta dağda yatmayı
Anaların yüreğinde ateş yakmayı
Veren kahrolsun elıme bu silahı
Pişmanım anam bırakmıyolar

Dost bildiklerim pusuda yatıyor
Kaçmaya kalksam namlu dıkıyor
Her gece bir zalim nöbet tutuyor
Pişmanım anam bırakmıyolar

Bir zalim alnından vururum diyor
Dönenin sonu ölümdür diyor
Ne kadar pişman olursan ol dıyor
Pişmanım anam bırakmıyolar

Her gün biraz daha azalıyor
Çoğu pişman sölenıyorlar
Ölüm soğuktur dıyorlar
Pişmanım anam bırakmıyolar

Bir gün duyulur ölüm haberim
Etrafa saçılır kanlı bedenım
İbret olsun benım kaderim
Pişmanım anam bırakmıyolar

—-

Başları ucunda hece taşları şiiri

Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler, ne bir haber verirler
Üzerinde türlü otlar bitenler
Ne söylerler, ne bir haber verirler.

Kiminin başında biter ağaçlar
Kiminin başında sararır otlar
Kimi masum, kimi güzel yiğitler
Ne söylerler, ne bir haber verirler.

Toprağa gark olmuş nazik tenleri
Söylemeden kalmış tatlı dilleri
Gelin duadan unutman bunları
Ne söylerler, ne bir haber verirler.

İlgili Makaleler

Kimisi dördünde, kimi beşinde
Kimisinin tacı yoktur başında
Kimi altı, kimi yedi yaşında
Ne söylerler, ne bir haber verirler.

Kimisi bezirgân, kimisi hoca
Ecel şerbetini içmek de güç ya
Kimi ak sakallı, kimi pîr hoca
Ne söylerler, ne bir haber verirler.

Yunus der ki, gör takdirin ileri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler, ne bir haber verirler.

Yunus Emre

—-

Buradayım dostum şiiri

bilsem ki yarın sabah olmayacak
bilsem ki yarın güneş doğmayacak
yine de bu gece buradayım dostum
yine de bu gece buradayım dostum
yağmur elbet yağacak
yağacak üstümüze
karşıdaki ışıklar göz kırpıp duracaklar
dâvûdi sesiyle gök
gürleyecek bir daha
bir daha ve bir daha
şıpırtısız bir göl akşamı
şıpırtısız bir göl gecesi olacak
gölün karanlıklarında
yeni dünyânın zulmeti
ve aydınlıklarında
eski dünyânın rahmeti kıpırdaşacak birlikte
sonra hiçbir şey anlatmayacağım ilk defâ
sükûneti dinleyip
rûhumuzu serinleteceğiz
bilsem ki ruhum mangal közünde
bilsem ki kavrulacak közün özünde
yine de bu gece buradayım dostum
yine de bu gece buradayım dostum
sen de konuşma konuşabilecek olsan bile
gözlerime bak ve hatırla
uyku mahmuru adamlara gazeteyi
kara sevdâlı askerlere mermiyi
birlikte dağıtmamış mıydık
hani çayla simidin yerini hiçbir şey tutmazdı
hele boğazda güneş doğarken
hele doğarken yeni ümitler
her yeni günle
hani haremden bir otobüsle
hani ufuk geniş ufuk temizken
hani alt tarafı iki kişiydik
iki kişi iki ordu yerine
düşmanın düşmanı bizdik hani
gözlerime bak ve hatırla
gözlerime bak da hatırla
üç taştan mezar taşına uzanan yolu
bilsem ki o yolun artık sonunda
bilsem ki gecenin burada onunda
deli diyecekler belki de bana
bilsem ki yanımda yoksun aslında
yine de bu gece buradayım dostum
yine de bu gece buradayım dostum
sabah ezanını senin yerine
bir kere de yalnız dinlerim belki
bir yüce aslın yeni nesline
bir kere de yalnız ağlarım belki

—-

Maceramız şiiri

Mutlu oluruz sandık “dünya”denen bu yerde,
Hayaller tuz buz oldu, başımız girdi derde.
Binlerce” dün” ve “bugün” böyle akıp gider de
Mutluluk at koşturur nedense hep ilerde!

Birlikte yoğurmuşlar, bakın, hazla elemi,
Zıtlar, nasıl buluşmaz, Yaradan emreder de?
Ne güzel gizlemiş, Allah, gerçek alemi:
Ölümsüzü ölümde, sevinçleri kederde.

“Gerçek varlık”sır olmuş, ”yokluk”sanki var gibi.
Ölümsüzlük tavrında gönüller beraber de.
“Tevhid” perde ardında, ”kesret” taşduvar gibi,
Yerlerin kurtuluşu gökten inen haberde!..

Bir kısmet işidir ki, idrake göre sırlar,
Açılır perde perde, kapanır perde perde.
Bir yaratma ânına sığdırılmış asırlar,
Yumaklanmış çilemiz, bir film gibi, kaderde.

Boşaldı zemberekler, yoruldu yelkovanlar,
Hâlâ soracakmıyız: ”Kurtarıcımız nerde?”
Ölümün ötesinde gerçek hayat umanlar,
Yaramıza son merhem, şimdi, son Peygamber’de.

Seyid Ahmed Arvasi / 1985

—-

Pusu şiiri

Geldik Dünyaya ölümden habersiz,
Ölüm, omuzlarda tabutlar dolusu…
Kızgın çöller geçilmiyor rehbersiz,
Damlalar, nasıl bulsun okyanusu?

Tehlikelere karşı emekler de
Bir kaygı olmaz bebek yüreğinde.
Genci ve yaşlısı hayat bekler de
Neden, zaman, insana kurar pusu?

İş yok dünyanın zevk ve kederinde,
Besbelli, bir sır yatıyor derinde.
Hayat , silkinecek günün birinde,
Saracak göğü, Haşr’ın uğultusu.

Seyyid Ahmed Arvasi / 1985

—-

Ömür yalana benzer şiiri

Bir güzel ki on yaşına girince
Gonca güldür henüz açılır
Onbirinde gonca diye koklarlar
Onikide elma diye saklarlar
Onüçünde cevr-u cefa çekerler
Ondördünde hamre şekere benzer
Onbeşinde güzelliğin çağıdır
Onaltıda gören aklın dağıdır
Onyedide göğsü cennet bağıdır
Uzanır kameti selviye benzer
Onsekizinde hem artırır zarını
Ondokuzda terkeylemiş arını
Yirmisinde gözetir şikarını
Zencirlerden kopmuş arslana benzer
Yirmibeşten sonra bıyıkları burulur
Otuzunda akan sular durulur
Otuzbeşte tüm günahlar sorulur
Yarana karışmış irfana benzer
Kırk yaşında gazel dökülür bağlar
Kırkbeşinde tüm günahların ağlar
Ellisinde insanlara bel bağlar
Dağbaşına çökmüş dumana benzer
Ellibeşte sızı iner dizine
Altmışında duman çöker gözüne
Altmışbeşte hiç bakılmaz yüzüne
Ahireti gözetir süphana benzer
Altmışbeşten sonra beller bükülür
Bütün damarlardan kanlar çekilir
Gel gel diye toprak çağırır
Geldi geçti ömrüm yalana benzer

—-

Asker kınası şiiri

Dün gece rüyamda yavrumu gördüm,
Yün çorap istedi, o sabah ördüm.
Zarfa, Şırnak yazıp postaya verdim,
Askerin anası erinmez imiş.

İzinden dönerken gününü saymış,
Az değil uz değil tam on dört aymış.
O gece görmedik bir yıldız kaymış,
Yıldız sahibine görünmez imiş.

Tez geçmişti zaman, üç ay kalmıştı,
Kuşkunun yerini umut almıştı,
Cansız hayalim diye bir resim sanmıştı,
Belki de gidip de gelinmez imiş.

Soğukmuş oralar, her taraf karmış,
Dağlar amansız imiş, yolları darmış,
Bastığı yerde bir mayın varmış,
Toprağa basarken bilinmez imiş.

Al kanları beyaz kara dökülmüş,
Kolu kopmuş yavrumun, topuk sökülmüş,
Duydum ki Mehmed’im ölürken gülmüş,
Halbuki ölürken gülünmez imiş.

Yanası kanası ciğer yanası,
Yansa da ağlamaz şehit anası,
Ananın yaktığı asker kınası,
Kıyamete kadar silinmez imiş.

—-

İbret şiiri

Yolcuya habermiş sonsuz makamdan.
İbretli dönüşün ölüm belgesi.
Yalancı ihsanın düşsün yakamdan.
Ölümsüz Nemrud’un hani gölgesi.

Gecenin ortası misafir şafak.
Baktım ki ışıkta tanıdık tabut.
Üstüne kapanmış şifreli kapak.
İçinde bir ömür üç metre çaput.

Yarışta su olmak temizlik sanık.
Terazi şimdilik dengeye ağsın.
Kimisi dereden aksın bulanık.
Hakkıyla arınan buluttan yağsın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir